Elazığ’da bir özel hastanenin yoğun bakımında çalışan arkadaşlar, yemek yerken fotoğraf çekip internete koymasınlar mı? Konuyla ilgili haber ve lahmacun görüntüleri Medimagazin’de yayımlanınca bir vaveyla koptu ki sormayın gitsin.
Yetkililer de hemen bu olayın üzerine gidip, iki sağlık çalışanının işine son verivermişler. İşlem tamam, olay bitmiştir!
Haberin sonrasında gelen yorumları okuyorum. Ne yalan söyleyeyim, hayretler içinde kalıyorum.
İzninizle, bu konudaki görüşlerimi sizlerle de paylaşmak istiyorum. Bilmem katılır mısınız?
Kendimi özellikle bu konuda, görüş yazabilecek durumda görüyorum. Çünkü ben kadın-doğumun en meşakkatli olan kısmında, jinekolojik-onkoloji bölümünde çalışıyorum. Yani, bir cerrahi branş uzmanıyım. Ömrüm (Kısaca kırk küsur yıl diyelim) ameliyathanelerde, doğum salonlarında, yoğun bakımlarda dolanmakla geçti.
Ben, o hastanenin sorumlu yetkilisi olsam, önce arkadaşlara “Afiyet olsun.” der, arkasından da olayın fotoğrafını çekip, medyaya düştükleri için uyarırdım, hepsi o kadar. Başkaca bir ceza asla düşünmezdim. Onlara yoğun bakım içinde yemek yiyebilecekleri ayrı bir yer hazırlardım. Bu nedenle, arkadaşların görevine son veren idarecileri, tek kelime ile kınıyorum.
Şimdi anlatayım. Efendim, yoğun bakımda da, ameliyathanede de, icabında çay da içilir, yemek de yenir.
Orada çalışan arkadaşlar görevlerini aksatmışlar mı? Yok öyle bir şey. Hastalarının yanı başından ayrılmışlar mı? Bilmem kaç kat yukarı ya da aşağıdaki yemekhaneye gitselerdi daha mı iyi olurdu? Yirmi otuz dakika yoğun bakımı doktorsuz, hemşiresiz bıraksalardı, olabilecekleri hiç düşündünüz mü? Hastane yönetimi yoğun bakımın içinde yemek yenilecek ayrı bir yer mi ayırmış? Fotoğrafta da açıkça görülüyor. Hastaların bağlı olduğu herhangi bir alet alarm verse, anında müdahale etmezler mi?
Bizim fakültede, günde iki yüzden fazla ameliyat yapılıyor. Ameliyathanede doktor, hemşire, teknisyen, otoklavcı, hastabakıcı olmak üzere yüzden fazla kişi çalışıyor. Hiç kimse yemek için ameliyathane dışına çıkmıyor. Yemekler ameliyathanenin bir bölümünde topluca yeniyor. Dinlenme odalarında çay da içiliyor, televizyon da seyrediliyor. Ameliyathanelerde olduğu gibi, yoğun bakımlara da sabah kahvaltı, öğle, akşam her öğün yemek gider. Hatta isteyen dışarıdan da getirtebilir.
Genel yemekhaneye gitmek için önce görevi devredecek birini bulacaksın, kıyafetini ve sabonu değiştireceksin, döndüğünde tekrar değiştireceksin. Ama maalesef bu her zaman hem mümkün değil, hem de zaman kaybı. Kıyafetini değiştirmeden gidip gelirsen, içeriyi-dışarıyı kontamine dahi edebilirsin. İşin icabı, zamanında da gidemezsin. Ya yemek bitmiş olur ya buz gibidir ya da yemekhane kapanmış olur.
Ameliyathanelerde, yoğun bakımlarda bilgisayar da, televizyon da, çay-kahve cihazları da, hatta tuvaletler de olur. İcabında oralarda yemek de yenilir, çay-kahve de içilir, tuvalete de gidilir.
Sağlık sektörünün dışında olanların, sağlıkçı olup da bu bölümlerde hiç çalışmamış olanların, yoğun bakımlarda, ameliyathanelerdeki çalışma düzeni ve oralardaki yaşam hakkında yorum yapmalarını oldukça yadırgıyorum.
Hastane idarecilerinin yerinde olsam, önce kendi yoğun bakımlarındaki istatistiklere bakarım; mortalite oranlarımız, infeksiyon oranlarımız nedir, diye. Diğer hastanelerle, uluslararası istatistiklerle karşılaştırırım. Hastaneleri ve yoğun bakımları iyi olmasaydı, oraları bomboş olurdu.
Bunları yapmadan, tek bir fotoğrafa bakıp çalışanların işine son vermek, bana çok göre çok zalimce ve acımasız bir davranış.
Böyle sebeplerle, kimseyi işinden, ekmeğinden etmeyelim. Yiğidi ne öldürelim ne de hakkını yiyelim.