27-29 Mayıs 2011 tarihleri arasında Yükseköğretim Kurulu ( YÖK)’nun kurulduğu günden beri alışık olmadığımız bir birliktelik yaşandı. “Yeni Yönelişler ve Sorunlar” temalı uluslararası katılımlı yükseköğretim kongresi yapıldı. Akademisyenlerin yöneten ve yönetilenleri üç gün boyunca hem bilimsel hem de sosyal programlarda biraradaydı. YÖK Başkanımız Sayın Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, hem bilimsel toplantılarda hem de sosyal programlarda hep vardı.
Program çok yoğundu. Üç gün içinde 300 civarında konu sunuldu. Kimi sunumların süresi 5 dakika, kimilerinin süresi 45 dakika idi. Dünyanın seçkin akademisyenlerinin de fikirlerini açıkladığı bu toplantının ana teması; günümüzün değişen koşullarına cevap verebilecek üniversitelerimizin iyileştirilmesi, belki de yeniden yapılandırılması idi.
Modern dünyada üniversitelerde öğretim modeli, artık belirli içerikteki bilgiyi öğrenciye aktarmak yerine, öğrenme merkezli, beceri ve deneyim kazanmanın öne çıktığı eğitime dayanmaktadır. Üç gün boyunca konuşulan konuların çoğunda vurgulanmak istenen nokta; mesleğini iyi yapan, araştırıcı düşünceye sahip olan, yetkin kararlar verebilen, toplumla iyi iletişim kurabilen, öğretici kabiliyeti olan ve yaşam boyu öğrenme arzusunda olan gençlik yetiştirmenin metotları ne olmalıydı?
Eğitimde öğrenci kadar önemli olan diğer bir faktör de öğretici, yani öğretmen, üniversitelerde akademisyenlerdir. Bu toplantıda akademisyenlerin yeterliliği için gerekli şartlar bütün yönleri ile konuşuldu.
Sınırlı kaynakların verimli kullanılması için neler yapılması gerektiğine değinildi.
Aynı anda farklı salonlarda yapılan oturumlarda üniversitelerin yeterliliği de her yönüyle tartışıldı. YÖK’ün kaldırılmaması, 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’nın aksayan yönlerinin düzeltilmesi yönünde fikirler söylendi. Üniversitelerin fiziki ve akademik altyapısı, mali sıkıntıları, kalitesi, öğretim elemanı ve öğrenci profili, bilim ve meslek alanlarında çıktısı, değerlendirmeler ve denetim noktalarındaki olumsuzluklara vurgu yapıldı.
Bu yönleri ile değerlendirilen üniversitelerin dünyada yaşanan değişime gerçek anlamda uyum sağlayamadığı, bunun da mezunlara yansıdığı şeklinde konuşmalar vardı. Mezunların bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeye uyum sağlayacak bir potansiyele sahip olması, gelişmeye ve yeniliğe açık, öğrenmeye ve araştırmaya meraklı, öğrenmek için sorgulayan kalitede olması konusunda yapılması gerekenler dünya örnekleri ile birlikte konuşuldu. Üniversitelerde geçmişte ve günümüzde yaşanan sıkıntılar anlatıldı, olumsuzlukların sonlanması dileğinde bulunuldu.
Özerk olduğu söylenen üniversitelerimizin mali ve idari konularda olduğu gibi bilimsel konularda da özerk olmadığı söylendi. Ben bu noktada tartışmaya dâhil oldum. Üniversitelerde bilimsel özerkliğin fazlasıyla var olduğunu, keşke bu kadar özerk olmasa da, yaptığımız bilim, ekonomiye katkı sağlaması şeklinde yönlendirilse dedim ve Madam Curie örneğini verdim. Madam Curie Ulusal Sanayi Teşvik Derneği tarafından çeliklerin manyetik özelliklerinin araştırılması için görevlendirilmişti. Madam Curie, işgal altında devletinin kendisine verdiği bu görevi yaparken, dünya bilim tarihinin akışını değiştiren buluşunu gerçekleştirmişti. Yani işgal altındaki Polonya’nın bilim politikasının bu büyük buluşa vesile olduğunu, bizim de böyle bir bilim politikamız olmasını dilediğimi söylemek istedim. Toplantı salonunda ve toplantının dışında fikrimin doğru olmadığını söyleyenler oldu. Ben yine de, daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi, üniversitelerimizde sağlık ve fen alanında bilimsel özerklik olduğunu savunuyorum. Sosyal bilimler alanında bilgi sahibi olmadığım için, bilgili olmadığım konuda yorum yapmak istemedim.
Toplantının açılışını onurlandıran Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün açılış konuşması çok etkileyici ve anlamlı idi. Cumhurbaşkanı Üç gün boyunca konuşulan ve tartışılan yukarıda bazı başlıklarını özetlediğim bütün konulara önceden değinen, etkileyici bir konuşma yaptı.
Yararlı olduğuna inandığım bu kongrenin, yükseköğretim kurumlarımızın pek çok sorununun çözülmesine, uluslararası arenada rekabet edecek kaliteli mezun vermesine ve bilimde daha güçlü ses getirmesine katkı sağlamasını diliyorum.