Televizyonlarda her gün reklamları izliyoruz. Falanca petrol şirketi bayisinden şu kadar zaman içinde, dört defa yüz liralık yakıt alırsanız, bilmem ne kartı alanlara şu kadarlık ücretsiz yakıt veriyorlarmış. Ancak öncesinde falanca numaraya kısa mesajla mesaj göndermek gerekiyormuş. SMS mi ne diyorlar. Gençler için bu türden işler çok kolay da bizler için biraz zor. Bu nedenle zorlananlarımız da olmuyor değil. Doğrusu, kampanyaya katılmak için GSM şirketine mesaj için belli bir ödeme yapıyorsunuz. Bir nevi lotarya gibi.
“Bu da nereden çıktı?” diyeceksiniz. Anlatayım. Uzun zamandır doçentlik sınavlarında görev almıyorum. Genç arkadaşlar giriyorlar. Sordum arkadaşlara “Nasıl oluyor, ne iş?” diye.
Anlattılar. Efendim, YÖK, internette YÖKSİS adında bir sayfa mı, site mi, adına ne derseniz deyin, bir şeyler yapmış. Bir öğretim üyesi, bir profesör olarak oraya girerek kaydınızı yaptırmanız gerekiyormuş. Ne güzel, öğrencilik yıllarındaki gibi. Sene başlarında kayıt yeniliyorlar ya, sanırım onun gibi bir şey. Oradaki kayıt yenileme, bizim zamanımızda harç parası almak için yapılırdı. Harcını yatırırdın, işlem tamamlanırdı. Burada harç parası da yok, acaba bu YÖKSİS niye?
YÖKSİS’e girdiğinizde, sanırım yaptığımız işleri, yayınları vs. girmek gerekiyormuş. Ona göre de doçentlik sınavlarında jüri üyesi olunuyormuş. YÖKSİS’e girdin sınavda jürisin, YÖKSİS’e girmedin, sınav mınav yok sana.
Şöyle bir geriye doğru baktım. 1996 yılında profesör olmuşum. Dile kolay, on sekiz yıl geçmiş. Eskiden bu sınavlara bizler de girerdik. Şimdi profesör olduğumuzu YÖKSİS vasıtasıyla YÖK nezdinde yeniden kanıtlamamız gerekiyormuş.
Yayınlarımız zaten internetten kolayca alınabilir. Öğretim üyelerine bu eziyet niye? YÖK’te bu işleri yapacak hiç mi memur, sekreter yok acaba?
Geçen gün genç bir arkadaşla konuşuyorum. “Hocam, ben YÖKSİS’e girdiğim halde bana da jüri üyeliği çıkmadı.” dedi.
Zaten sınavlarda sabit jüri üyeleri belli gibi bir şey. Ankara’dan Ayşe, Fayşe, Hüseyin, İstanbul’dan Ali, Veli, bir de ondan evveli, yani hep aynı kişiler. Gazi Tıp’ta sınav oluyor, biz yan odada oturuyoruz. Jüri üyelerinin hepsi dışarıdan gelmiş. Her nedense, hep de aynı kişiler.
Sınavlar zaten uzmanlık sınavları gibi olmuş. Her giren bir saatte uzman da oluyor, doçent de. Soruyoruz, “Sınava kaç kişi girdi?” diye. Cevap aynı, “Hepsi geçti hocam.” Nadiren eser incelemeden ikmale kalan biri olursa, nasılsa ikinci sınavda garanti doçent oluyor. Her ile üniversite her üniversiteye de yeni hocalar gerekli.
Şimdiki gençler mi çok akıllı, yoksa sınavlar mı tırışkadan, onu bilemiyoruz.
YÖK ün bu yeni YÖKSİS uygulaması, ormana yeni kral olmuş olan genç aslanın, kırk yıllık tilkiye, tilkiliğini ispat etmesini istemesi gibi bir şey işte. Aslan dedim de aklıma bir aslan fıkrası geldi.
Aslan tavşanı dövmek istediğinde, çağırıp “Senin şapkan nerede?” diye soruyormuş. Hop hop tavşanda, şapka ne gezer. Tavşan, “Şapkam yok.” deyince de, aslan onu bir güzel dövüyormuş. Canına tak eden tavşan, artık her gün şapkayla gezmeye başlamış. Bu sayede dayaktan da kurtulur gibi olmuş.
Olmuş da, aslan bundan hiç memnun değil. Bu durumu kurnaz tilkiyle paylaştığında, “Kralım, sen tavşanı çağır, ‘Git bakkaldan bana sigara al gel.’ de. Filtreli getirirse, ‘Filtresiz istemiştim.’, tersi olursa ‘Filtreli istemiştim.’ deyip her durumda döversin.” diye öğüt vermiş. Aslan tavşanı çağırıp sigara almasını istediğinde, dayak yiyeceğinden işkillenen tavşan “Filtreli mi, filtresiz mi?” diye sormaz mı?
İşte böyle arkadaşlar, YÖKSİS kaydın vardır, sınav jüri üyeliğin vardır, YÖKSİS kaydın yoktur, sınav da yoktur.
Ben kayıt olmuyorum. Bu senaryonun bir parçası olmak hiç istemiyorum.