Yönetişim kavramı bilindiği üzere, son yıllarda sık sık karşılaştığımız yeni kavramlar içinde yer almaktadır. Peki, nedir bu yönetişim? Yönetim kavramından neden farklıdır? Yönetişim kavramı tanım olarak (good governance), açık ve öngörülebilir bir karar alma sürecinin; eylem ve işlemlerinden sorumlu bir profesyonel yönetimin bulunduğu; sürece aktif bir şekilde katılımda bulunan yönetilen grubunu ve hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir düzeni ifade eder.
Bildiğiniz üzere Mektebi Tıbbiye’den her şey çıkar, ara sıra bizim gibi yöneticide çıkar. Bu nedenle günümüz yöneticilerinin bu kavramdan haberdar olması ve yönettikleri kurumları bu kavrama uygun olarak yönetmeleri gerekmektedir.
Yukarıdaki tanımdan da anlaşılabileceği üzere “yönetişim” kavramını yaygın olarak kullanan kuruluşlar, bu kavramla genel olarak katılımcılığın, şeffaflığın (yönetimde açıklığın), hesap verme sorumluluğunun, denetimin, yönetimde ahlak, erdem ve liyakatin egemen olduğu bir yönetimi vurgulamaktadırlar. Bu yönetim biçiminde yönetici bir “idareci” den öte bir lider gibi davranmalı ve kurumunu buna göre yönetmelidir.
Kurumlarda, insanlar bir amaç doğrultusunda bir araya gelerek bir grup oluşturduklarında, bu gruba yön verecek, örgütleyip bir plan dahilinde harekete geçirecek, karmaşayı önleyecek birinin varlığına ihtiyaç duyulur. Ortak hedef belirleyebilmek için ve gruptaki herkesin fikirlerini, isteklerini, ihtiyaçlarını ortak bir noktada buluşturabilmek için bir lider gereklidir. Bunu bir daha vurgulamak gerekirse, iyi bir yönetici olabilmek için aynı zamanda liderlik yeteneğine de sahip olmak gerekmektedir. Kurumların ihtiyaçları değiştikçe liderlik kavramı da gelişmekte ve daha fazla önem kazanmaktadır.
Liderlik, bir organizasyonun hedeflerine ulaşabilmesini sağlamak için insan kaynağını etkin ve verimli bir şekilde yönlendirme becerisidir. Tanımda önemli olan iki anahtar kelime vardır; birincisi insan kaynağı, ikincisi ise kurumsal hedeflerdir.
İdareci / yönetici ve lider arasında en önemli farklılıklar, iş yapma şekilleri, çalışanların hissettiği heyecan, ekip ve kaynaşmanın ön plana çıkması ve yüksek performans gibi konularda görülmektedir. Bu ayrımı biraz daha belirginleştirmek istersek, liderin öne çıkan özellikleri şunlardır; Lider kurumun kimliğini oluşturan bunu her şeyden önde tutan kişidir. Kurumsal kimliği oluşturmak içinde kurumun vizyonunu ve misyonunu oluşturmayı amaç edinir. Yeniliklere daima açıktır ve geleceği öngörebilme yeteneğine sahiptir. Bu sayede kurumun yapısını değişen koşullara kolaylıkla uyum sağlayabilecek esnek hale getirir. Girişimci özelliği nedeniyle risk alır ve bir bakıma “No pain, no gain” ilkesini kendine düstur edinir. Kurum içinde iyi bir iletişim ortamı oluşmasını sağlar ve kurum içi motivasyonun ön plana çıkmasını sağlar. Lider kendi güçlü ve zayıf yanlarını iyi bilir. Kendini övmek bir yana zayıf yanlarını geliştirmek için kendilerine kurum içinde bu yönde eksikliklerini tamamlayabilecek yardımcılar seçer. Lider sorgulayıcıdır, kendisinin ve kurumunun hatalarından ders çıkarır ve tekrarlanmamasını sağlar. Ekip ruhuna inanır ve başarının tek kişiye değil tüm çalışanlara ait olduğunu bilir. Davranışlarında ve sözlerinde açık ve tutarlı bir bütünlük sağlar. “Bilmiyorum” veya “haberim yoktu” sözleri bir lider için kurum içinde kabul edilemez iki kavramdır. Kurumuna sahip olduğu ileri görüş yeteneği ile bir plan çizer, bir satranç oyunu oynarcasına ileriki birkaç hamle ve olasılığı görerek adeta iyi bir sanatçı gibi kurumuyla bir eser meydana getirir.
Bizler Tıbbiyeli yöneticiler/idareciler olarak bu kavramları kendimize uyarlamamız şarttır. Kavramları kendimize uyarlamakta zorluk çektiğimizde ise örnek alacağımız yegâne lider çağımızın tartışmasız tek büyük lideri “Mustafa Kemal ATATÜRK” ve onun geçerliliğini hiç yitirmeyecek görüşleri olmalıdır. Mutlu ve sağlıklı günler dileğiyle.