Bugün tıbbın birçok alanında teknik uygulamalar ileri duruma gelmiş ve gelmektedir. Özellikle radyoloji alanında bazı tetkik ve analizler çok ileri metotlarla yapılmakta ve onulmaz hastalıkların tedavisinde radyolojik tedaviler ön planda olmaktadır. Yine birçok cerrahi operasyon, yüksek teknolojinin sağladığı araç ve gereçlerle yapılmakta ve ayrıca anestezide de ileri atılımlar tıbbın güçlenmesindeki önemli doneler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün birçok operasyonun kısa sürede yapılması ve hastanın operasyondan sonra birkaç gün içinde sağlık kuruluşundan taburcu edilmesi, hep yüksek teknolojinin bugün vardığı ileri düzey sayesinde olmaktadır. Bugün birçok tıp branşı çeşitli araç ve gereçlerle tetkik ve tedavilerini çok ileri düzeyde yapmakta ve başarılı da olmaktadır.
Tıp etiğinin önemli ilkelerinden ikisi olan “yararlı olma” ve “zarar vermeme” ilkeleri, özellikle ileri teknolojinin hastaya sağladığı yararlar nedeniyle ön plana çıkmakta, ancak burada hastayı hekimden uzaklaştırıcı, yani hastaya Hipokrat andında olduğu gibi baştan ayağa inceleme ve kişisel ilişkiler kurma gibi durumların azalacağı endişesi ortaya çıkmaktadır. Çoğu zaman aletlerin konuşacağı bir ortamda ve hastanın devamlı olarak makineleri gördüğü bir durumda acaba hekim-hasta ilişkisi, etiğin istediği şekilde olabilecek midir? Bilindiği gibi insani ilişkileri ve ahlaki davranışları inceleyen tıp etiği, ileride acaba hastanın hekimi pek görmeyeceği bir ortamda neyin ahlaki değerlerini inceleyecektir? O takdirde kendisine gereksinim duyulmayan bir dal haline mi gelecektir?
Bilindiği gibi hasta, kendisine yardım edecek kişi olarak bildiği hekimi böyle makineler arasında kalıplaşmış ve adeta makineleşmiş bir obje olarak algılarsa ve onunla ilişkisi çok az bir düzeyde olursa, moral değerleri çöker ve umutsuz ve yalnız bir kişi haline gelir. Bu durumda o hastanın en ufak bir hastalıktan tutun da en kötü ölümcül rahatsızlıklara kadar tedavisi zorlaşır. Bu bakımdan hangi tedavi yöntemi olursa olsun karşımızda önce bir insan unsuru vardır ve onunla mutlaka psikolojik bağlantılar kurmak durumundayız. Aksi takdirde hiçbir ileri teknolojik metot hastayı kurtarmaya yetmeyebilir. Hastayı en yakınımızmış gibi benimsemeli ve hekim olarak her zaman onu destekleyerek her türlü yardımı yapmalıyız.
Bu arada ileri teknoloji tıbbında bütün güzel yararların yanında ileri metotların verdiği yan etkiler de hastaya zarar verir ve zarar vermeme ilkesi zedelenir.
Yüksek teknolojik metotlar mutlaka yararlı ve hepimizin iyileşmemiz için uygulanmasını istediğimiz yollardır. Ancak bu uygulamalarda hastanın manevi değerleri unutulmamalı, her an hekimin karşısında psikolojisi düzeltilecek bir insan olduğu akıldan çıkarılmamalı ve mutlaka eğer gerekirse bu yararlı metotlar uygulanmalıdır. Bu bağlamda etik değerlerin bu ilişkilerde yardımcı olacağı ve etiğin gittikçe konularının bu açıdan arttığı bilinmelidir. Bilindiği gibi insan ilişkilerinde konuşma ve empati ile yaklaşım önemlidir ve bu, hasta-hekim ilişkisinde daha da fazla önem kazanır.
Yukarıda yazdığımız sorunların bu konularla ilgili toplantılarda çözümleneceği ve yeni yararlı değer ve kriterlerin bazı objektif sonuçları beraberinde getireceği de kuşkusuzdur.
Bu bağlamda 12-13 Ekim 2006’da İstanbul’da düzenlenecek olan 2. Uluslararası Katılımlı Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Sempozyumu, 2004 yılında kurulan Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği’nin ikinci etkinliği olup İstanbul Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı tarafından düzenlenmektedir. “Yüksek Teknoloji Tıbbı: Hekim-Hasta İlişkileri” sorununa odaklanacak sempozyuma, yurt içi ve yurt dışından, alanlarında dikkati çeken araştırmaları olan isimler davet edilmiştir. İki gün boyunca birbirini izleyecek oturumlarda, yüksek teknoloji tıbbının doğurduğu etik ve hukuki sorunlar ele alınacaktır. Bilindiği gibi teknolojik ilerlemeler tıbbı güçlendirmekte, ancak oluşan yeni etik ve hukuki sorunlar, kapsamlı tartışmalara gereksinim doğurmaktadır. Bu sorunların, ülkemizde bir sempozyumda derinliğine tartışılacak, uluslararası katılımlı bir platformda incelenecek olması, Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği’nin, ülkemizde bu alanda oluşan gereksinime duyarlılığının bir ifadesidir. Bilimsel etkinliklerinde yurt dışına açılıma önem veren Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği’nin bu sempozyumla daha da güçleneceğine inanıyoruz.