Yükseköğretim Kurulu’nun Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nde değişiklik yapmayı planladığı görülmektedir. Var olan uygulamalar öğretim elemanlarında adalet duygusunu derinden sarsıyor olması nedeniyle Disiplin Yönetmeliği’nde değişiklik yapılması çok yerinde bir girişimdir. Üniversitelerde haksız yere açılan soruşturmalar ya da haksız yere verilen cezalar nedeniyle her türlü motivasyonunu yitiren birçok öğretim üyesi bulunmaktadır. Yönetmelik değişikliği yapılırken günlük uygulamalarda yaşanan sorunların mutlaka dikkate alınması gerekmektedir. Günlük uygulamalara bakıldığında Yönetmeliğin rektörler tarafından kötüye kullanılabildiği; duruma, zamana ve kişiye göre farklı uygulandığı görülmektedir. Yönetmelik, yandaş olarak görülmeyen öğretim üyeleri için bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanılırken yandaş olarak görülen öğretim üyeleri için ise ya uygulanmamakta ya da suçlarını örtbas etmek için kullanılmaktadır.
Yapılacak diğer değişiklikler yanında disiplin amirlerinin keyfi uygulamalarına yönelik çeşitli önlemler mutlaka alınmalı, Yönetmeliği mevzuata uygun biçimde yürütmeyen yöneticiler ve soruşturmacılar hakkında yaptırımlar getirilmelidir. Disiplin amirlerinin “hiçbir dayanak olmadan soruşturma açması”, “hiçbir gerekçe olmadan soruşturma süresini uzatması”, “soruşturmacının kasıtlı olarak soruşturmayı eksik ya da taraflı yapmasına göz yumması” ve “soruşturmayı bilerek zaman aşımına uğratması” engellenmelidir. En azından somut bir gerekçe olmaksızın soruşturmanın sürüncemede bırakılması önlenmeli ve mümkün olan en kısa sürede sonuçlanmasını sağlayan hükümler getirilmelidir.
Bilindiği gibi var olan uygulamada soruşturmacı disiplin amiri tarafından belirlenmekte ve adalet duygusu çoğu zaman soruşturma sürecinin ilk aşamasında sarsılmaktadır. Soruşturmacı seçiminde rektörün gücünü dengeleyebilecek bir yol mutlaka bulunmalıdır. Örneğin “soruşturulan kişi tarafından belirlenen bir öğretim üyesinin soruşturulan adına soruşturmayı (soruşturmanın her aşaması ve her türlü yazışma konusunda günü gününe bilgilendirilerek) izlemesi ve toplanan bilgi ve belgelere göre soruşturmacıdan ayrı ve bağımsız olarak kendi kanaatini disiplin amirine bildirmesi” soruşturma sürecinde dengeyi soruşturulan lehine biraz olsun değiştirebilecek bir uygulama olarak düşünülebilir.
Diğer yandan yöneticiler tarafından mağdur edilenlerin hak arama yolları da genişletilmelidir. Günümüzde rektörlerin Yönetmeliği keyfi biçimde uygulaması nedeniyle mağdur olan öğretim üyelerinin haklarını araması mümkün olamamaktadır. Bir öğretim üyesinin en önemli hak arama yollarından dilekçe verme ve bilgi edinme hakkı yeterince sağlıklı işlememektedir. Dilekçelere ve bilgi edinme başvurularına ya hiçbir cevap verilmemekte ya da cevap verilmiş gibi yapılarak aylarca basit konularda bile bilgi almak mümkün olamamaktadır. Bu hakların kullanılması sağlanmalı ve kullanılmasını önleyen, engelleyen ya da kullanılamamasında ihmali görülenlere ağır yaptırımlar getirilmelidir.
Anabilim dalı başkanından dekana kadar tüm yöneticilerin büyük oranda rektör tarafından belirleniyor olması nedeniyle bu yöneticiler bir suç işlediklerinde (rektör tarafından yöneticilikten uzaklaştırılmaları düşünülmedikçe) haklarında sağlıklı bir soruşturma yürütülmesi mümkün olamamaktadır. Diğer yandan rektör tarafından belli bir makamdaki kişinin o görevden uzaklaştırılmak istenmesi durumunda da sağlıklı bir soruşturma süreci işlememektedir. Bu nedenle yöneticiler ile ilgili soruşturmaların aynı üniversitenin rektörü tarafından belirlenen soruşturmacılar tarafından yürütülmesi önlenmelidir.
Öğretim üyeleri açısından bakıldığında Yönetmelikte yapılacak değişikliklerle ilgili en önemli konu, bu değişikliklerin üniversitelerde her gün yaşanan bu sorunlara bir çözüm getirip getirmeyeceğidir. Soruşturmaların hızlı ve adil biçimde yapılması sağlanmalı, hak arama yolları kolaylaştırılmalı, yöneticiler ile ilgili şikâyetlerin sağlıklı biçimde incelenmesi ve sonuçlandırılması sağlanmalıdır.