Mesleği nedeniyle kişilerle doğrudan muhatap olma durumunda olup, örneğin; kişinin özgürlüğünü kısıtlayıcı kararlar veren yargıçlar, ders veren ve verdiği dersin karşılığını beklediği öğrenciye not veren öğretmen, para alışverişi olan bankacılar, mal alışverişi olan tapu veya icra memurları, müteahhitler, esnaf ve tüccarlar, resmi işler için her konuda memurlar bulunmaktadır. Kişinin hastalanmış olan vücudunu, yani sağlığını ve gerektiğinde sırlarını doğrudan teslim ettiği tek meslek grubunu ise doktorlar ve diğer sağlık mensupları oluşturmaktadır. Tüm mesleklerin içinde mutlaka kişilik yapısı paralelinde oldukça merhametli olanlar söz konusu olsa da, biz doktor ve diğer sağlıkçılar arasında merhametlilik oranının daha fazla olduğunu rahatça iddia edebilirim. Çünkü bizler, sağlığı bozulmuş ve bu nedenle dertli bir psikolojiye girmiş insanlarla muhatabız ve bu insanlar bizlerden şifa beklemektedir. Mesleğimin 43. üncü yılındayım ve bugüne kadar tek bir kişi bile bana hasta ve dertli değil de keyfinden gelmedi ve bana “Yahu doktor, sen herkesin derdini dinliyorsun ve çare aramaya gayret ediyorsun, peki senin derdin, sıkıntın nedir, anlatıversene.” demedi. Bizlerin tek kazancı, öncelikle hasta olan bu insanlarımızın iyileştiğini ve mutluluk duymuş olduklarını görmektir. Para konusu çok sonra gelir ve bunu sosyal konumumuza ve Tanrı’dan sonra görülme imajımıza uygun bir yaşamımız, çocuğumuzu ve geleceğimizin güvencesini sağlayacak belirli bir gelirimiz olsun diye bekleriz. Yine sadece biz doktor ve diğer sağlıkçılar, bir hastamız ile ilk karşılaşmamızda onu anlar, kendimizi onun yerine koyar, acıma duygusu ile karışık merhamet duygumuzla hemen ilgilenmeye başlar ve yardım etme içgüdümüzle yaklaşırız. Şüphesiz her meslekte olduğu gibi biz sağlıkçılar arasında da, fakat çok daha az bir oranda başka duygu ve beklentileri ön planda olan, merhamet ve yardım etme duygularını arka plana atmış mutlaka uç örneklerimiz bulunmaktadır.
Doktor ve sağlıkçılar dışındaki herhangi bir meslek mensubu ile işi düşünce hiç kimse refleks olarak merhametlilik beklemez ve karşılaştığı davranışı kabullenir. Açık bir haksızlığa veya gurur kırıcı bir davranışa maruz kalmadıkça karşı gelme, dövme veya öldürme gibi davranışlara kalkışmaz, hatta düşünmez bile. Yargıcın özgür kanaatine göre vermiş olduğu bir kararından dolayı tutuklanıp veya mahkûm olup hürriyeti gasp edilmiş olsa ve alınmış olan karar Danıştay veya Yargıtay tarafından sonradan bozulsa bile arada geçen aylar, bazen de yıllar içinde uğramış olduğu manevi ve maddi kayıplarını telafi edecek yasal karşı bir girişimden sonuç alamayacağını bildiğinden girişmez. Olsa bile, girişme örnekleri çok çok seyrek olabilir ancak. Dilerim çok daha seyrek olsun veya hiç olmasın.
Son yıllarda uyuşturucu madde kullanan öğrenci sayısındaki artış yanında, maddi imkânlarının el vermemesi nedeniyle özel dershane veya özel ders alamamanın verdiği bunalımlar nedeniyle öğretmenlere olan saldırılara da rastlanmaya başlanmıştır. Bu gibi örneklerin sayısı da, yine biz doktor ve sağlıkçılara yapılan saldırıların sayısına göre oldukça düşük kalmaktadır. Dilerim çok daha seyrek olsun veya hiç olmasın.
Doktor ve sağlıkçılar olarak bizim diğer tüm mesleklerden çok önemli bir ayrıcalığımız, bize saldırana da, düşmanımıza da, hasta olarak bize geldiğinde, kısasta bulunmayı veya intikam almayı düşünmememiz ve işimizi aksatmasına meydan vermeden iyileşmesi için gerekeni yapmamızdır.
Maalesef bizlerin bu merhametliliğimiz hem hastalar ve yakınları hem de bizleri ilgilendiren kararları alanlar tarafından da istismar edilmektedir. Şöyle ki;
· Hiçbir meslek idareci veya idarecileri, kendi mensuplarını hedef göstermemiş, ya hiç konuşmamış veya konuşanların hemen ağzının payını verip saygının zedelenmesine meydan vermemişlerdir.
· Hiçbir mesleğin diploması gasp edilmemiş, mecburi hizmet ismi altında mağdur edilmemiş ve halkın gözünde diğer mesleklere göre incitilmemiştir. Sık sık değişen ve çoğu da hekim ve sağlık çalışanı üzerine inşa edilmiş yönetmelik ve genelgelerle bir nevi sürekli “mobbing” uygulanan başka bir meslek grubu da yoktur.
· Doktor ve diğer sağlıkçılar dışında hiçbir meslekte, ne kadar olacağı belli olmayan, izinlerde kesilen döner sermaye katkısına ve emekliliğine yansımadığı için düşük bir maaşa mahkûm edilen ve ay sonunun hesabını çalışanına yaptırıp hasta ve yakınlarına “Benim sayemde performans primi alacak, dolayısıyla ben ondan daha üstünüm.” dedirten ve böylesi bir ön yargıya sokturulan başka bir meslek grubu yoktur.
· Hekim-hasta ilişkisinde iki taraf söz konusudur. Ancak dengeli tutulması gereken bu ikiliden gerek medyada gerekse hastane koridorlarına asılan tabelalarda sadece hasta hakları söz konusu edilmiş ve maalesef DOKTOR VE SAĞLIK ÇALIŞANININ DA HAKLARI hiç gündeme getirilmemiş, ikinci bir tabela olarak asılmamış ve ezdirilmiş, küçük düşürülmüş, gururu incitilmiş taraf konumuna yol açılmıştır. Tek taraflı hak verilmiş olan hasta-hasta yakını grubu bu hakları istismar etmiş ve “yetkisize yetki verilme zulmü” oluşturulmuştur.
· Mesai saati dışında vatandaşların rutin günlük işleri için zorla ve sürekli 5 saat çalışma ile el üstünde tutulan şoförden fazla çalıştırılan ve acil olmayan hastalara muhatap ettirilip acil olan-acil olmayan ayrımını yapmaya zorlanma nedeniyle hastanın para ödeyip ödememesine karar verdirilen, dolayısıyla para konusu olunca kolayca kavga edebilen kişilere muhatap kılınan başka bir meslek mensubu yoktur.
· Her hastalığın, tedavi süreci sırasında, gösterilecek her türlü dikkat ve ihtimama rağmen beklenen ve önlenemeyen komplikasyonları olduğu, dolayısıyla görülebilecek her olumsuzluğun hemen doktor hatası diye yorumlanmaması ve suçlanmaması gerektiği “hasta hakları tabelaları” nın yanına özellikle asılmamış ve insanlar bilgilendirilmemiştir. İşin en korkuncunu ise hem yazılı hem de yayın medyası yapmış ve sadece komplikasyonları duyurarak “yargısız infaz”larla doktor ve sağlık çalışanı düşmanlığını körüklemiştir. Maalesef bazı avukatlar da, bu komplikasyonları istismar etme yoluna sığınarak kazanç kapısı oluşturmaya başlamışlardır.
· Köşeyi dönen bazı inşaatçıların, işlerini sadece telefon etme zahmeti ile halleden bazı tüccarların, eğitimleri doktor veya öğretim üyesinin bilmem kaçta kaçı bile olmayan bazı milletvekillerinin, bir yıllık transfer ve ücretlerini tüm hekimlik yaşamları süresince elde edemeyecekleri futbolcuların başarılarının yanında başarısız ve zavallı gibi görüntü verilen ve gerek eğitimleri gerekse mesleki zorluklarına paralel konumları zedelenip durulan ve emekleri bir simit parasına indirgenen başka bir meslek mensubu yoktur.
· Zaten mağdur durumda olan doktor ve sağlık çalışanlarına olan saldırma cesaretinin hasta ve yakınlarında oluşmasında önemli bir etkenin, sayın yargıçlarımızın bu saldırıları yapan faillerin tutuklanması ve adli takibata alınmalarında göstermiş oldukları caydırıcı olmayan kararlarının da olduğu hepimizde oluşan bir kanaattir.
· Bu gelişmeler sonuç olarak tüm meslekler içinde en çok saldırı, taciz, “mobbing”, dövme ve öldürmelere maruz kalan mesleğin doktor ve sağlık çalışanları olduğu sonucunu doğurmuş bulunmaktadır. Bu durumda Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere tüm idareci konumundaki sayın yetkililerin çalışanları olarak doktor ve sağlık çalışanlarını gerek emekliliğe yansıyan ve sadece belirlenen asgari çalışma kotasını aşanların primlendirileceği ve şimdiki adil olmayan yönler içerip hastalar tarafından para ile özdeşleştirilen performans sistemini değiştirerek ve gerekse şimdiki bazı sağlık eksikliklerinin doktorlardan kaynaklanmadığı gerçeklerini sık sık ve her platformda vurgulayarak koruyup kolladıkları imajı yanında, Türk Tabipler Birliğinin de tüm gücünü sadece doktor meslek grubunun yasal ve etik haklarını koruyup kollamaya ve başka konularla gücünü heba edip etkinliğini zedeleyecek girişimlerden kaçınması gerektiğine inanıyorum.
Keşke meslektaşlarımız arasında olup toplumda yanlış ön yargılara neden olan çok az sayıdaki uç örneklerimize yönelik cezai tedbirler iyice arttırılsa ve ciddi uygulansaydı da, tüm sağlıkçılara yönelik bu olumsuz girişimler yapılmasaydı diye de üzülüyor ve yine de düzeleceğine yönelik inancımı yitirmiyorum.