Şişli’de yakalanan “canlı bomba” nın yaptığı konuşma ve verdiği ifade, eğitimle uğraşan ya da uzaktan yakından eğitimle ilgisi olan herkesin artık şapkasını önüne koyup düşünmesini gerektiren şok sözlerle doludur. Çok şükür ki başarısızlıkla sonuçlanan olayın hemen arkasından, İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Celalettin Cerrah’ın konuya ilişkin açıklamaları ise ayrı bir önem taşımaktadır ve konunun önemini bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. Bu “canlı bomba” için ne diyor Sayın Cerrah: “Üniversite çağına kadar Türkiye’de yaşayan bu terörist vatanını seven, milletini seven ve ülkesini seven bir kişiydi. Bir Avrupa ülkesine okumak için gittiğinde oradaki terör faaliyetleri içinde yer alması neticesinde maalesef terörist olmuştur.” İşte herkesin aklını başına toplamasını gerektiren açıklama budur.
Türkiye, Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından hem yurt dışına öğrenci gönderen bir ülkedir hem de bu kuruluşlar aracılığı ile yurt dışına gönderilen öğrencilerle birlikte oradaki yerleşik yurttaşlarımızın çocuklarının eğitimi ve benliğini koruması görevini ve sorumluluğunu üstlendiğini sanan bir ülkedir. Pek çok kanun, tüzük, yönetmelik ve yönerge özellikle Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun; Yükseköğretim Kanunu; Yurt Dışındaki Türk İşçi Çocuklarının Eğitimi için Milli Eğitim Bakanlığı Yurt Dışı Teşkilatının Kuruluş, Görev, Yetki ve Sorumlulukları Hakkında Yönetmelik; Milli Eğitim Bakanlığı Yurt Dışı Teşkilatına İlişkin Yönerge vb. Hele hele bu sonuncu yönergede “III. Eğitim–Öğretim Hizmetleri” başlığı altında neredeyse yurt dışındaki tüm öğrencileri kapsayacak şekilde, ilgili eğitim müşavirliği ve eğitim ataşeliklerine önemli görevler yüklemektedir: a) Türk kültürünün yabancı ülkelerde korunması ve yayılması için gerekli faaliyetlerde bulunmak… Yani, yurt dışında Türkiye’yi temsil eden bu insanlara Türk kültürünü, Türk benliğini ve geleneklerini başka ideolojilere hizmet etmeyecek şekilde korumak ve kollamak görevi ile öğrencilerimize sahip çıkılması ana sorumluluğu verilmiştir.
Bütün bu kanun ve benzeri düzenlemelere rağmen yurt dışındaki öğrencilere neler oluyor da kimisi şu kimisi bu ideolojinin esiri oluyor? Diğer bir deyişle yurt dışındaki öğrencilerimiz oralarda faaliyet gösteren zararlı ideolojilerin ağına nasıl olup da düşüyor? Bu sorunun cevabını birazcık yurt dışında kalan hemen herkes verebilir. Çünkü sorunun cevabı sahipsizliktir. İlkokul öğrencisinden üniversite profesörüne kadar devlet yurt dışına gönderdiği vatandaşları ile bazı bürokratik işlemler dışında ilgilenmiyor, bu işi angarya sayıyor; fiiliyat bu. Yurt dışı görevleri maalesef devletin belirlediği ya da belirlemesi gerektiği amaca değil bizatihi görevli kişinin kendisine hizmet eder hal almıştır. Tabii bu görevlere getirilenler arasında canla başla devletini ve vatandaşını koruyup kollayan pek çok görevli de vardır ki onları bu genellemeden tenzih etmek isterim. Doğal olarak yurt dışındaki sahipsiz öğrenciler “saldım çayıra mevlam kayıra” felsefesi ile sahipsiz kalınca ya terörist ya da başka bir şey olabilmektedir. Bunun vebali yetkili ve sorumlu herkesindir ve bu vebalin bir süre sonra altından kalkılamaz olur. Ayrıca yurt dışına ıvır zıvır işler için öğrenci göndermek, hele hele ilgisiz işlerde lisansüstü öğretim yaptırmak bu ülkeye hangi yararları sağlamıştır ya da sağlayacaktır? Bu konuyu da ayrı bir yazı olarak ele alacağım.
Yeni bir konuda buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.