“Bilgi elde etmek için kişinin çalışması gerekir; hikmeti elde etmek için ise kişinin gözlemlemesi gerekir”.
[Marilyn vos Savanat; Amerikalı Yazar: 1946-…..]
Medimagazin’in 1 Aralık 2008 tarihli nüshasında Nurettin Başaran hocamızın “Gen’lerden Haberler” köşesinde “Yurt Dışında Eğitim Yararlı (mı?)” başlıklı bir yazısı yayınlandı. Prof. Başaran, İstanbul’da terörist eylem hazırlığında iken yakalanan ‘canlı bomba’nın üniversiteden sonra ‘okumak’ için gittiği bir Avrupa ülkesinde terör örgütleri tarafından kandırıldığından bahisle, yurt dışında eğitimi ve orada eğitim gören öğrencileri denetlemek ile görevli Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK)’nu sorgulamış. Prof. Başaran, MEB ve YÖK’ün ilkokuldan lisansüstü eğitime kadar çeşitli seviyelerde eğitim gören öğrenciler ile bürokratik işlemler dışında ilgilenmediğini, bundan dolayı da söz konusu olaydaki gibi, bazı öğrencilerin yasadışı faaliyetlere karıştığını söylemişti. Buradan yola çıkarak da, “yurt dışına ıvır zıvır işler için öğrenci gönderme, hele hele ilgisiz işlerde lisansüstü öğretim yaptırmanın bu ülkeye hangi yararları sağladığını” sorup bu konuyu ele alan bir yazıyı daha sonra yazacağını belirterek yazısını sonlandırmıştı. Söz ettiği yazısı da geçtiğimiz hafta “Neden Yurt Dışı Eğitim?” (muhtemelen “Neden Yurtdışında Eğitim?” demek istemiş) başlığı ile yayınlandı.
Lisansüstü eğitimini yurt dışında yapan bir YÖK burslusu olarak, Hocamız ‘son sözü’ söylemeden önce bir şeyler yazmak istedim ama yetişemedim. Yine de içimde kalmasın, düşüncelerimi paylaşayım. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, Prof. Başaran’ın Eğitim Ataşeleri konusunda yazdıklarına katılıyorum. Hiç unutmuyorum, zamanın YÖK Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam, İngiltere’deki YÖK burslularının durumu ile ilgili olarak yaptığı İngiltere ziyareti sırasında Londra’daki Türk Eğitim Ataşesine İngiltere’de kaç tane Türk öğrenci olduğunu sorduğunda “bilgisi olmadığını” söylediğini anlatmıştı. Ancak Dışişlerindeki Eğitim Ataşeleri böyle de Ticaret, Kültür veya Askeri Ataşeler farklı mı acaba?
Eskiyi bilmem ama son dönemlerde YÖK ve MEB’nin gönderdiği öğrencilerin akademik durumlarını gerektiği gibi takip ettiği düşünüyorum. İşin aslına bakılırsa, bu kurumların daha fazlasını yapmaları da pek mümkün değil. Gerisi, gönderilen öğrenciye ve onun vicdanı ile vatanseverliğine kalıyor. Bunların arasında devletin parası ile okuyup yurda dönmeyenler de çıkıyor, yasadışı faaliyetler içine girenler de. Anasının babasının sahip çıkıp, söz geçiremediği adama YÖK ve MEB ne yapabilir ki? Zannederim, yurt dışına eğitime gidenler arasında böylelerinin çıkması yurt dışında eğitimin yararlı olup olmadığı sorgulamasını makul kılmaz.
Tabii ki yurt dışında eğitim yararlıdır. Yurt dışında eğitim, yalnızca öğrencinin gönderildiği alanda eğitim alması değil bunun daha ötesinde ve daha önemlisi, kazanılan akademik ve sosyal kültür ile farklı insanlar tanıyıp onlarla birlikte yaşama kültürünü geliştirmesidir. Tabii, yabancı dil de orada yaşamanın ‘bonus’u. Her ne kadar 5-6 yıl İngilizce konuşulan bir ülkede yaşayıp döndüğünde ÜDS’den geçemeyenler ve yurt dışında doktora yapıp dosdoğru makale yazmayı beceremeyenler olsa da bunları istisna olarak kabul etmek gerekir. Aynı şekilde, yurt dışında eğitim alıp da vatanına döndüğünde farklı dünya görüşü ve hayat felsefesine sahip insanlarla birlikte yaşama ve herkesin değer ve inançlarına saygı duyma kültürüne sahip olamayanlar var ki, onlar dünyanın medeni ülkelerinde nesli tükenmiş olan bir canlı türünün son örnekleri olarak güzel ülkemizin topraklarında yaşamaya devam etmekteler.
Esasında, “yurt dışında eğitim yararlı mı?” diye sormak “Doğu ve Güney Doğulu gençlerin İstanbul’da eğitim yapması yararlı mı?” diye sormaya benziyor. Ne yapalım yani, Doğu ve Güney Doğulu gençler büyük şehirlere gidince kendi örf ve ananelerini unutuyor, hatta bazıları yasadışı örgütler tarafından kandırılıyor diye onların büyükşehirlerde okumasına engel mi olalım? Sonuçta her şey kişinin kendisine ve onu yetiştiren ailenin takibine kalıyor.
Prof. Başaran’ın bir ifadesi var ki, izaha muhtaç ve ikinci yazısında da gerekli izahı bulamıyoruz. Prof. Başaran, “Ayrıca yurt dışına ıvır zıvır işler için öğrenci göndermek, hele hele ilgisiz işlerde lisansüstü öğretim yaptırmak bu ülkeye hangi yararları sağlamıştır ya da sağlayacaktır?” diye soruyor. Tabii hocamızın ‘ıvır zıvır işlerden’ neyi kast ettiğini ve ‘ilgisiz işlerde lisansüstü’ derken ne söylemek istediğini bilemiyoruz. Tahmin ediyorum, Tarih, Coğrafya, Meteoroloji, Edebiyat veya Ziraat alanlarını ‘ıvır-zıvır’ ve ‘ilgisiz işler’ arasında saymamaktadır. Yoksa Batıda yaşayıp da, ömrünü yeryüzünde asırlar önce kaybolmuş bir dili araştırmaya adamış bir bilim adamını anlamak mümkün olmaz.
Sonuç olarak; Prof. Başaran’ın yazısının başlığındaki “…. yararlı (mı?)” ekinden ve yazıda kullandığı kelimelere yüklediği anlamlar ile verdiği örneklerden yurt dışında eğitimin bazı durumlarda yararlı olmadığını düşündüğü anlamı çıkıyor ki, buna katılmadığımı belirtmek istedim. Zira, yurt dışında eğitim her halükarda yararlıdır. Biraz incelenirse görülecektir ki bu ülkede önemli ve değerli işler yapan farklı disiplinlerdeki bilim adamlarının tamama yakını, hayatının bir döneminde yurt dışında eğitim almıştır.