“Yaşlıda gence özgü bir nitelik olması gibi, gençte de yaşlılığa özgü bir nitelik olabileceğini düşünüyorum.”
Cicero
“Kuşak Çatışması” kavramı sanırım insanlık tarihi kadar eskidir. Nereden mi biliyorum?
Milattan önce yaşamış olan Romalı devlet adamı ve filozof Cicero’nun “Yaşlı Cato” isimli minik ama derinlikli eserini okuyanlar buradaki kuşak çatışmasını hatırlayacaklardır.
Peki, bu çatışmada kim haklı?
“Yaşlıda gence özgü bir nitelik olması gibi, gençte de yaşlılığa özgü bir nitelik olabileceğini düşünüyorum,” diyen Cicero sanki bu tartışmayı yirmi bir asır önce sonlandırmak istemiş gibi görünüyor. Yine de kabul etmek gerekir ki, üzerinde epeyce konuşulmuş ve yazılmış bir “Z Kuşağı” kavramı var ki, değinmeden geçmek olmaz.
“Milenyum Çocukları” dediğimiz bu kuşağın başlangıç tarihi bazılarına göre her ne kadar 2000 olarak belirtilse de aslında bazıları da 1996-97 yılından sona doğanları bu gruba dâhil etmiştir. Ve açıkçası yaşadığı dönem itibariyle internet ve bilgisayarsız bir hayatı düşünemeyen bu kuşağa “İnternet Kuşağı” da denilmektedir.
Peki, nedir bu kuşağı farklı yapan ve üzerinde konuşmaya, yazmaya değer kılan unsurlar?
Bu dönemde doğan tüm çocukları bir bütün olarak değerlendiremeyiz elbette. Ama çoğunluğun karakteristik özelliklerinden bahsetmek yanlış olmaz sanırım. Önce olumlu yönlerinden bahsetmek isterim bu kuşağın.
Örneğin, bir dokunuşla önündeki ekranda dünya turu atabilen bu neslin bilgi ve kültür düzeyinin daha çok olduğunu söyleyebiliriz. Bilgiye kolay ulaşan Z kuşağının daha hızlı ve analitik düşündüğü de bir başka gerçektir. Her söylenene kuzu kuzu inanıp itaat edenlerin sayısının fazla olduğu eski nesille kıyaslayınca daha uyanıklar elbette. Büyü, fal ve hurafe gibi şeylere karşı daha bilinçliler örneğin.
İki kelimeyi bir araya getirip meramını anlatmakta zorlanan pek çok insanın yaşadığı benim devrimle kıyaslayınca diksiyon ve ifade yetenekleri daha güçlü gençlerimizin. “Özgüven” kavramı bizim kuşak için moda bir terimdi. Pek çok insan toplum karşısında konuşmak hatta soru sormaktan bile çekinirdi. Ama Z kuşağı için özgüven adeta doğuştan gelen bir yetenek gibi görünüyor.
Her güzelin bir kusuru olurmuş. Şimdi genç kardeşlerimden özür dileyerek biz büyüklerin bazı tespitlerini paylaşmak istiyorum. Ve elbette amacım bu insanları yermek değil, sorunlar için bir çözüm aramaktır daha çok.
Hayattan çok şey bekleyen ama hayata bir şeyler sunmak konusunda gönülsüz bir nesilden bahsediyoruz. İsteklerinde sonuna kadar direten Z kuşağı iş başa düştüğünde oturduğu yerden kalkmak istemiyor. Benim neslim iş peşinde koşarken Z kuşağı çalışmayı pek sevmiyor örneğin.
Her şeyi eleştirerek dünyaya karşı ilgili ve bilgili olduğunu sergilemeye çalışan gençlik iş sorunun çözümüne gelince bir kenara çekiliyor. Ve sanırım şu soru pek akla gelmiyor: Şikâyetimizin muhatabı kim? Sorunları kim çözecek?
Acıkınca yemeği önüne koyduğumuz, okula giderken elbisesini yıkayıp ütülediğimiz, paraya ihtiyacı olunca yarım gün bile çalışmasına izin vermeyip harçlığını cebine koyduğumuz gençlik asi ruhlu, bencil, dediğim dedik ve hazıra alışkın diye sitem ediyoruz. Oysa tüm suç bizde yani orta yaş dediğimiz gruptadır.
Bizim yaşadığımız zorlukları çocuklarımız yaşamasın istedik. Yorulmasın diye hiç idman yaptırmadan, acıkmasın diye bol bol yedirerek çocuğumuzu hayat dediğimiz ringe çıkardık. Böylece mücadele etmeyi öğrenemeden büyüdü çocuklarımız. Haliyle hayatın olağan darbeleri karşısında savunmasız kaldılar. Hâsılı bu nesli hazıra alıştırmakla pek de iyi etmedik sanırım.
Aslında buraya kadar herkesin bildiği şeyleri tekrarlamaktan başka bir şey yapmadım. Durum tespitinin kolay olduğunu hepimiz biliyoruz. Zor olan çözüm önermek ve daha da zoru çözümün bir parçası olmaktır.
Bizimle kıyaslayınca daha güvenli ve konforlu bir ortamda büyüyen Z kuşağı, bunca zorluk yaşayan benim kuşağımdan daha mutlu olmalı diye düşünmeden edemiyorum. Peki, öyle mi?
Maalesef Z kuşağı dediğimiz bu genç neslin büyük bir çoğunluğu mutsuz. Ve çoğunun dilinde şu ifade var:
“Hayat anlamsız!”
İşte özür dileyerek ilk eleştirimi burada yapmak istiyorum. Gazetesini okurken bulmaca sayfasına gelen ve bir kalem isteyen adama çocuğunun “Kalem yok” yanıtı vermesinden farksızdır bu ifade. Emin misin kalem olmadığından?
Mesela rahat koltuğundan kalkıp kütüphaneye, çalışma masasına ya da çantasına baksa bir sürü kalem olduğunu görecektir genç adam. Ama her şeyi hazır bulan gençlik diğer şeylerde olduğu gibi hayatındaki en önemli şey olan anlam arayışında da bir çaba içine girmiyor. Araştırıp bulmaktansa “hayat anlamsız” diye kestirip atıyor.
Dünyanın en minik beynine sahip bir solucanın bile dünyaya katkılarını düşününce yeryüzündeki en gelişmiş tür olan insanın hayatının anlamsız ve boş olduğunu nasıl söyler bir insan?
Yerinden kalksa, kütüphaneye gitse, birkaç değerli kitap karıştırsa, az buçuk bilgeliğine güvendiği bir büyüğüne sorsa hatta birkaç nitelikli film izlese hayata anlam katacak o kadar çok şey bulacaktır ki bu genç insan, kendisi de şaşıracaktır.
Her şeyi önünde hazır bulan Z kuşağı mesele hayatının en önemli konusuna gelince aynı beklenti içine girmiş durumda. Filozoflar gibi bolca soru soran ama zahmet edip cevap arayışına girmeyen bu neslin hayatının en önemli sorusuna en doğru cevabı kendisinin vermesini bekliyoruz. Ve çoğu kez hayal kırıklığı yaşıyoruz.
Ben yine de minik bir ipucu vermek istiyorum. Gerçekten hayatına anlam katacak –ve sonunda mutlu olacağı- bir şey yapmak isteyen tüm genç kardeşlerime şunu öneriyorum:
“Biz yaşlıları boş verin, kendinize bakın. Hayatın anlamından bihaber olduğu için hayatı anlamsız sanan binlerce genç mutsuz bir hayat sürüyor. İşte bu insanların hayatlarındaki en önemli soruna bir çözüm aramak ve elbette bunları paylaşmak yapabileceğiniz en güzel işlerden biridir. Bu yolda attığınız her bir adımın sizin hayatınızı daha anlamlı kılacağını ve sizi daha mutlu edeceğini kendiniz de göreceksiniz.”
Hayatın anlamını keşfedip huzurlu bir hayat sürenlerin kervanında buluşmak umuduyla…
2 yorum
Çok değerli Halil İbrahim Bey, yazınız tek kelime ile muhteşem olmuş….Elinize , emeğinize ve o güzel yüreğinize sağlık.
Güzel yorumlarınız için teşekkürler