Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki, yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığı için. Nazım Hikmet Ran
Bir zamanlar her gün kahvaltı soframızda yerini alan zeytin, şimdilerde adeta lüks yiyecekler listesine girdi. Artık pek çok kimse tadını özlediği bu meyveyi vitrinde izlemekle yetinmektedir. Zeytini veren mucize ağaca dikkat yönelttiğimizde, diğer ağaçlara göre çok farklı özelliklere sahip olduğu görülür. Tüm alicenaplığıyla insanların hizmetinde olan bu ağaç, kendisini adeta her şeyiyle insanlara adamıştır. Zeytin dalı tarihte kutsallığın, bolluğun, bilgeliğin, barışın, başarının, zaferin ve sağlığın sembolü sayılmıştır. Savaşta, kavgada ve diplomaside taraflar arası “zeytin dalı uzatılması” tarafları barışa, ateşkese ve kavgayı sonlandırmaya davet anlamını taşır. Ayni deyim günümüzde de geçerlidir.
Mitolojide zeytin ve zeytinyağı son derece önemli besinler olarak geçer. Hatta İzmir doğumlu Homeros’un zeytinyağını “sıvı altın” olarak nitelendirdiği de mitolojide yer almıştır. Ayrıca geçmişte zeytin ağacının değerinin çok iyi bilindiğine ilişkin günümüzde de örnek alınabilecek mitolojik bilgilere de rastlanmaktadır. Atinalı şair ve devlet adamı Salon’un zeytin ağacının korunması için ilk kanunları yapan kişi olduğu, zeytin ağacının Helenistik çağda kutsal kabul edildiği ve bu ağaca zarar verenler ya da kesenlerin ya ölümle cezalandırıldığı ya da sürgüne gönderildiği yine bu bilgiler arasındadır.
Zeytin dalının Yunan mitolojisine dayanan öyküsü ise şöyledir: Athena, Atina‘ya sahip olabilmek için Yunan mitolojisinde denizler tanrısı Poseidon ile rekabete girişir. Poseidon, Athena’ya karşı rekabette üç dişli mızrağını Akropolis’e saplayarak deniz suyunun fışkırmasını sağlar. Böylece şehre sahip olur. Athena ise şehre bir zeytin ağacı dikerek Poseidon’a karşılık verir. Bunun üzerine Zeus’un başkanı olduğu, tanrı ve tanrıçaların huzurunda kurulan mahkemede dünyaya çok güzel bir armağan verdiğine karar verilen Athena haklı bulunur.
Sebze olduğu da söylenen zeytin, aslında bir meyvedir ve değerli besin kaynağıdır. Zeytin insan sağlığı için çok önemli vitaminlerden de zengindir. E vitamininden zengin olması cilt için mükemmel bir antioksidan görevi görür. Zeytin aynı zamanda cildin daha yumuşak ve sağlıklı olmasını sağlayan oleik asit içermektedir. Bu yüzden zeytin tüketmenin cilt kırışıklıklarını azalttığı söylenir.
Zeytin ağaçlarının tarihi çok uzun yıllar öncesine dayanmaktadır. Hatta bu ağacın dünyada ilk ağaç olduğu da söylenir. Anayurdunun tam neresi olduğu konusunda kesin bilgi yoktur. Bazı uzmanlara göre Anadolu, Suriye, İran, bazılarına göre ise Girit, Yunanistan ya da Kuzey Afrika’dır.
Zeytin ağacının meyvesini vermesi için uzunca bir süre beklemek ve sabır gerekir. Dikildikten 4 yıl sonra çiçek açan ağaç ilk meyvesini ancak 15 yıl sonra verir. Zeytinin ilk hasadı Akdeniz Bölgesinde 7000 yıl öncesine dayanır. Dünyada 800 milyondan fazla olduğu söylenen zeytin ağacının ömrü ortalama 300 ile 600 yıl arasında değişmektedir. Ancak dünyanın en yaşlı zeytin ağaçlarından birisinin Girit Adası’nda olduğu ve 4000 yaşında olan bu ağacın hala meyve verdiği kayıtlara geçmiştir. Yapraklarını hiç dökmeme gibi özelliğe sahip olan bu ağacın yaprakları her zaman yeşildir.
Zeytinin rengine göre hasat edildiği zamanlar da değişmektedir. Kuzey Yarım Kürede yeşil zeytinlerin eylülün sonunda hasat edilmesine başlanır. Hasat kasım ayının ortasına kadar devam eder. Siyah zeytinler ise kasımın ortasından ocak sonuna kadar sürer. Yetiştirilmesinde bunca özen ve sabır isteyen bu meyve dalından koparıldıktan sonra yenebilecek duruma gelmek için bazı işlemlerden geçmeyi bekler.
Hasat edilen zeytinlerin %90’ı zeytinyağı üretiminde, %10’u ise sofralık zeytin olarak kullanılır. Yaklaşık 7 koli zeytinden 1 litre zeytinyağı üretilmektedir Akdeniz insanının sağlığını borçlu olduğu zeytin yağı dünyada her yıl 2,25 milyon litre tüketilmektedir.
Zeytin ağacı görsel olarak da insanın hayranlıkla seyrine doyamadığı, heykel tıraşın özenle yaptığı heykele benzeyen gövdesiyle de insanı hayran bırakmaktadır. Her biri ayrı güzellikteki gövdelerinde oluşmuş oyuklarla sanki insanlara gel bana sığın der gibidir.
Kaynaklar:
*Elçin Oltulu Şahin eosahin@hotmail.co.uk
*Şükran NURLU- Çevre Mühendisi İzmir Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü
3.353
önceki yazı