Yine, zeytinyağının bir başka özelliği daha belirlendi: Oleocanthal (oleo=zeytin; canthal=yanma, sızı, ağrı; al=aldehit). Bu, zeytinyağında bulunan ve şimdiye kadar bilinmeyen bir bileşiktir. Zeytinyağındaki yeni kimyasal komponenti bulan araştırıcılar, bu adı vermeyi uygun görmüşler.
Araştırma sonucu, ünlü Nature dergisinde yayınlandıktan hemen sonra (Nature, 437: 45-46, 2005), konu yerli ve yabancı pek çok yayın organında haber ve yorum olarak gündeme getirildi (NewScientist, 3 Sept. 15; EurekAlert, 31.08.2005; BBC News, 01.Sept.05; TRT; diğer özel gazete ve televizyonlar).
Herhangi bir işleme tabi tutulmayan ve soğuk presle elde edilen halis sızma zeytinyağının daha önce belirlenmiş olan insan sağlığına katkılarına (strok, kalp hastalığı, meme kanseri, akciğer kanseri, bazı demans türleri gibi) bir yenisi daha eklenmiştir: Ağrı kesici etki. İşlem görmemiş halis sızma zeytinyağının, o boğazı yakan etkisinin, aslında bunun ağrı kesici etkisinden kaynaklandığı gösterilmiştir. Zeytinyağı, içerisindeki oleocanthal maddesi sayesinde, diğer non-steroidal anti-enflamatuar ilaçlar (NSAID) gibi cyclooxygenase adlı enzimleri (COX-1 ve COX-2) inhibe eder. Bu iki enzimin inhibisyonu ile prostaglandinlerin oluşumu önlenmekte, böylece ağrı giderilmekte ve anti-koagülasyon etki oluşmaktadır. Bu ilaçların en iyi bilineni aspirin ve ibuprofen’dir. İşte zeytinyağındaki oleocanthal da doğal bir anti-enflamatuar ajandır. Zeytinyağındaki oleocanthal ve ibuprofen’in kimyasal yapısı farklı olmakla birlikte aynı farmakolojik etkiyi paylaşmaktadırlar.
Akdeniz tipi beslenme tarzının ya da popüler deyişle Akdeniz diyetinin ana unsurlarından biri olan zeytinyağının, ampirik olarak binlerce yıldır bilinen aspirin gibi “her derde deva” özelliklerine her geçen gün bir yenisi eklenmektedir. DNA hasarını önlemeden ağrı kesici etkiye kadar geniş bir spektrumda etkin olan zeytinyağı, Türkiye’nin doğal zenginliklerinden birisidir. Üzücü olanı ise, bütün yasalara ve önleyici planlara rağmen Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerimizdeki güzelim zeytinliklerin betonlaşmaya heba edilmesidir. Olgun bir zeytin ağacının yetişmesi yıllar almaktadır ve bir zeytin ağacı bin yıla kadar yaşayabilmektedir. Kentleşmenin zararlı etkilerinden ormanlar gibi zeytinliklerimizi de korumak zorundayız. Bu koruma görevi kiminse, o kurum ya da kurumlar vebal altındadır. Bunun hesabını sonraki kuşaklar mutlaka soracaktır. En azından mahkeme-i kübra’da!
Yeni bir konuda, yeniden buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.