Bir hizmetin zorunlu olması durumunu kabullenmek aslında oldukça zor; ancak zorunlu olma hali anlamayı da zorunlu kılıyor galiba. Seksenli yıllardan beri hekimlerin karşısına çıkan bir engel, zorunlu hizmet.
Zorunlu hizmet, bir hekimin yaşamını altüst eden bir durum. Ülkemizde başka mesleklerde de zorunlu hizmet olduğunu biliyoruz. Ancak bu mesleklerin mensupları, bu meslekleri seçtikleri andan itibaren zorunlu hizmetleri olduğunu biliyorlar. Oysa bizim meslektekilerin bu durumu öngörebilme şansları yok. Yarın ne olur bilinmez! Bireyler açısından bakıldığı zaman durumun ne kadar güçlükler getirdiğini anlatmaya lüzum görmüyorum.
Öğretim üyesi olarak en keyif aldığımız olaylardan birinin de yeni uzmanlar yetiştirmek olduğunu düşünüyorum. Yıllarca tüm bilgi birikimimizi uzman adayı ile paylaşır, bir sanat eseri yaratır gibi ince ince işleriz. Bu genç insanların pek çoğunu da ülkenin değişik yerlerine yollarız. Yaptıkları güzel işlerle de hep kıvanç duyarız. Üniversitelerin en önemli görevi de zaten öğretmek olduğuna göre, bir görev yerine getirilmiş olur. Özellikle eski üniversitelerdeki akademik kadroların diğerlerine göre daha yaşlı olduğu bilinen bir gerçektir. Bu durumu ifade etmek için sıklıkla “ piramid tersine döndü” ifadesi kullanılmaktadır.
Gerçekten de birçok üniversitede durum böyledir. Öte yandan yeni kurulan, genç üniversitelerde ise öğretim üyesi sıkıntısı had safhaya ulaşmış hâlde. Bu tablo, yeni öğretim üyesi kadrosu gerekliliğini gündeme taşımaktadır. Üniversitelerin başarısı, doğrudan akademik kadroları ile bağlantılıdır. Uzun yıllar üniversitelerdeki özlük haklarının kısıtlı olması yazık ki kadroların gitgide zor doldurulur hâle gelmesine neden oldu. Zorunlu hizmetin varlığı ise üniversiteler açısından büyük bir sorun oluşturmaktadır kanısındayım.
Uzman kadrolarının üniversitelerde doldurulması çok zor hâle gelmiştir. Akademik kadrolara layık olabilecek genç insanların zorunlu hizmete gitmesi ile birlikte önemli bir kayıp başlamıştır. Zorunlu hizmet sonrası yeni yaşam düzenleri kurulmakta ve akademik seçenekler yerini parlak ekonomik seçeneklere bırakmaktadır. Üniversitelerin caydırıcı nitelikleri arasına bir de böyle bir durum eklenmiş bulunmaktadır. Yakın gelecekte yeni akademisyen yetiştirememekten doğacak önemli sorunlar yazık ki tıp fakültelerini beklemektedir.
Unutmamak gerek ki tıp fakültelerinde ortaya çıkacak sorunlar birçok sorunu da beraberinde sürükleyecektir. Niteliksiz eğitimin getirebileceği sorunlar uzun vadede bile çözülemeyecek büyük yıkımlara neden olabilmektedir. Bunun sadece tıp alanında değil, her yerde benzer şekilde sonuçlanabileceğini biliyoruz. Kalıcı ve nitelikli sağlık politikaları üretmek zorunluluğu gün geçtikçe daha da önemli hâle gelecek.
Bilgi üretmenin ve eğitimin, insanoğlunun en önemli gereksinmesi olduğuna dair güçlü inancımı hâlihazırda da sürdürmekteyim. Bilginin, insanı doyurmaktan tutun da sağlıklı kılmaya dek her alanda çok gerekli olduğunu bir akademisyen olarak kabul etmemek mümkün değil. Her günün bir öncekinden daha da aydınlık olduğu nice bilgi dolu günler dilerim.