Daha önce bu köşede yer alan yazılarımdan birinde, Tıp Etiği eğitiminin tıp fakültelerinde okutulmasının gerekliliği –veya gereksizliği- konusundaki düşüncelerime genişçe yer vereceğimi belirtmiştim. Bunu daha fazla geciktirmenin doğru olmadığını düşündüğümden bu hafta sizlerle 12-16 Nisan 2004 tarihleri arasında Şanlıurfa’da düzenlenen ‘3. Ulusal Tıp Eğitimi Kongresi’nde sunduğum ve büyük tartışmalara yol açan ‘Tıp Etiği Eğitimi: ‘Zurna’nın son deliği’ mi? ‘Bağlama’nın bamteli’ mi?’ başlıklı konuşmamı paylaşmak istedim.
Dünyada ve ülkemizde günden güne gelişen ve önem kazanan bu alanın ülkemizdeki geleceği açısından bazı şeylerin açıkça konuşulması ve tartışılmasının gerekliliği ve ivediliğine inanmaktaydım. Bu yüzden bu konuşmamda belli şeyleri, ülkemizde tıp fakültelerinde eğitime yön veren zat-ı muhteremlerin önünde, biraz sert ve köşeli de olsa dile getirmek istemiştim. Ama bu konuşmam, biraz ön yargı, biraz yanlış anlama, biraz da ‘hazımsızlık’ yüzünden ‘büyük’ hocaların bazılarından sert tepkiler almıştı. Biraz uzun olduğundan sizleri sıkmamak için iki bölümde yayınlanacak bu yazının bitiminde bakalım sizler bu tepkilerin haklı olduğunu düşünecek misiniz.
“Tıp Etiği eğitimi son yıllarda günden güne daha popüler hale gelmektedir. Bu popülarite ile sosyal bilimleri tıp eğitimi içine entegre etme çabasının sebepleri üzerinde düşünmek gerekir. Bu bağlamda cevaplanması gereken bir başka soru da, böyle bir eğitimin tıp tahsilinin son ürün olan hekim üzerinde etkisi ve yararı olup olmadığıdır.
Tıp eğitimi tıp öğrencisi için yalnızca bir meslek kazanma süreci değil, aynı zamanda da bir sosyalleşme sürecidir. Bu sosyalleşme süreci birkaç bakımdan önem arz eder. Hekim adayı, bu dönemde diğer sağlık çalışanları ile nasıl etkileşeceğini, hastane ile kliniklerdeki hiyerarşik yapıyı öğrenmekle kalmaz, aynı zamanda çok farklı sosyal sınıflardan gelen ve değişik değer sistemlerine sahip hastalarla yüzleşmeyi de öğrenir. Ancak, bazı durumlarda bu sosyalleşme sürecinin olumsuz sonuçları da ortaya çıkar. Farklı ülkelerde yapılan araştırmalar göstermiştir ki, tıp öğrencilerinin empati yetenekleriyle şefkat duygularında tıp fakültesine girdikten sonra belirgin bir azalma olmaktadır.
Tıp fakültelerini kazanan öğrencilerin, tıbbiyeyi tercih nedenleri arasında, “fakirlere yardımcı olmak”, “insanların acılarını dindirmek”, “yaşlı ve çocukların hastalıklarını tedavi etmek” önemli bir yer tutmaktadır. Ancak tıp fakültesini bitirene kadar bu idealizm, dramatik olarak körelmektedir. Acaba başlangıçta var olan empati ve şefkat hasletleri nasıl geri kazandırılabilir veya korunabilir?
Pek çok tıp eğitimi uzmanına göre bu sorunun cevabı, tıp eğitimi müfredatında Tıp Etiği ve benzeri derslere yer verilmesidir. Esasında Tıp Etiği dersleri yalnızca bir hekim için meslek uygulamasında gerekli olan söz konusu hasletleri geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda öğrencilerin kliniğe ve teşhise yönelik anlayışlarını da geliştirir.
Bazıları Tıp Etiği eğitimine tıp fakültelerinin müfredatında yer verilmesinin yararları konusunda somut verilere ihtiyaç duyulduğunu söylemektedir. Oysa, burada söz konusu olan niceliksel bir veriden çok, niteliksel bir deneyimdir. Hiç kimse Anatomi dersi okuyanların daha ‘iyi’ hekim olduğunu niceliksel olarak gösteremez. Ancak, haklı olarak, hiç kimse buna dayanarak Anatomi dersini müfredattan çıkartmayı öneren bir kimseyi ciddiye almaz.
Hekimlik çok boyutlu bir meslektir. Bu yüzden ‘malzemesi’ insan olan hekimin de çok yönlü olması gerekmektedir. Tıp fakültesine giren öğrenciler üzerine çalışmalar yapan eğitim uzmanları ‘hayat deneyimi’ fazla olan, lise çağlarında yalnızca fizik, kimya, biyoloji okumakla yetinmemiş öğrencilerin tıbbiyede daha başarılı olduklarını ifade etmektedirler. Sosyal alanlarda da kendini geliştirmiş olan öğrenciler hem hastayla iletişimde, hem de klinik uygulamalarda daha başarılı oldukları bilinmektedir.
Tıp fakültesi müfredatında, Tıp Etiği’ne yer verilmesinin bir başka gerekçesi de, tıbbın özü itibarı ile ahlaki bir etkinlik olmasıdır. Aslında hasta ile olan her bir etkileşim derin ahlaki içeriği olan bir eylemdir. Eğer bir sıralama yapmak gerekirse, tıp etkinliğinin bilimsel ve teknik boyutu etik boyutundan daha önemli ve öncelikli değildir.
Yukarıda ifade edilenler ışığında Tıp Etiği eğitiminin tıp fakültelerinde öğrencilerin bu sosyalleşme süreci tamamlanmadan önce verilmesi gerekmektedir. Bu eğitimin amacı, öğrencilere tıp uygulamasına ilişkin yasal ve etik konuları anlama ve analiz etme yetisini kazandırmak ve etik sorunları anlayıp analiz edebilecek duruma gelmelerini sağlamak ile hastaların, ailelerinin, toplumun ve sağlık çalışanlarının benzer durumlarda en uygun karara varabilmeleri konusunda eğitmek olmalıdır. Bu hedefe yönelik olarak da öğrencilere;
1) İyi tıp uygulamasının temelini teşkil eden etik ilkeler ve değerler öğretilmeli;
2) Tıp uygulamasındaki etik sorunları eleştirel olarak düşünebilme, kendi etik inançlarını yeniden sorgulama, kendilerinden farklı düşünceleri anlama, hatta takdir edebilme ve bu düşüncelere karşı görüş üreterek tartışabilme yeteneği kazandırılmalı;
3) Ülkede mevcut olan sağlıkla ilgili yasalar ve yönetmelikler öğretilmeli;
4) Uğraşlarını yetkin olarak, en az riskle yürütebilmeleri için hekimlerin yasal yükümlülükleri ile yasal süreçler hakkında yeterli bilgi verilmeli;
5) Deontoloji ve Tıp Etiği’nin yalnızca derslerde zevkli ve entelektüel açıdan tatminkar tartışmaların yapıldığı bir alan olmadığı, temelde etik düşünme ve muhakeme etmenin, klinik uygulama ve karar verme süreçlerinin ayrılmaz bir parçası olduğu anlatılmalı;
6) Ve öğrencilere tıp uygulamasında etik ve yasal sorunların istisnai durumlar değil her gün yaşanabilecek olgular olduğu öğretilmelidir.
1993 yılında düzenlenen ‘Dünya Tıp Eğitimi Federasyonu’ toplantısında Dünya Sağlık Örgütü, tıp fakültelerinde, Tıp Etiği eğitimine özel bir önem verilmesi konusunda çağrıda bulunmuştur. 1995 yılına gelindiğinde biyomedikal etik eğitiminin gerekliliği bütün Batı ülkelerince kabul edilmiş ve ayrı bir branş olarak örgütlenmiştir.
Gelelim en kritik soruya. Bu söylenenleri tıp öğrencilerine kim öğretecek? Yani, Tıp Etiği ve Deontoloji derslerini kim verecek?”
Bu soruyu sorup, cevabını ‘kendimce’ verdiğim konuşmamın ikinci kısmı önümüzdeki hafta yayınlanacak. Bu arada siz de bu sorunun ‘sizce’ olan cevabını düşünüp bana yazabilirsiniz. Doğru cevabı bilenler arasından çekilecek kurada kazanan 3 kişiye ‘sürpriz’ hediyeler verilecektir!!!
Kaynaklar:
1-Walton, H.J. (ed). "World Federation for Medical Education: Proceedings of the World Summit on Medical Education ", Medical Education, 1993; 28 (S1): 140- 49
2-Steinberg, A. “The Foundations and the Development of Modern Medical Ethics”, Journal of Assisted Reproduction and Genetics, 1995; 12 (8): 473-76