Polifenoller; her molekülünde birden fazla fenol grubunun bulunduğu, bağışıklık sistemini güçlendiren antioksidan özelliği gösteren, bitkilerde, meyvelerde ve sebzelerde doğal olarak bulunan, bazı meyve ve sebzelerin renklerinden sorumlu olan fitokimyasallardır. Vitamin ve minerallerden farklı olarak temel besin ögesi değillerdir; ancak vücuda olan yararlı etkileri ile pek çok hücresel mekanizmaya katkıda bulunurlar.
Antioksidan özellikleri ile bilinen polifenoller aslında, bitkilerin ana bileşeni olmayıp ikincil metabolitlerdir ve genellikle bitkileri zorlu çevre ve hava şartlarına, güneşten gelen UV ışınlarına ve patojenlerin saldırısına karşı savunmada rol oynarlar. Aslında bitkilerin kendilerini savunmaları için geliştirdikleri doğal koruyuculardır.
İnsanlar bu polifenollerden dolaylı olarak faydalanmaktadır. Polifenoller yapısal olarak fenolik asitler, flavonoidler ve antosiyaninler gibi çeşitli altsınıflardan oluşurlar. Bu yapıları sayesinde antioksidatif, antimikrobiyal, antiviral ve antikanser etkilerinin olduğu konusunda birçok bilimsel araştırma yapılmıştır. Bu özelliklerinin sağladığı avantaj ile fonksiyonel gıdalarda, gıda takviyelerinde, ilaç üretiminde ve birçok hastalıkta geleneksel Çin tıbbında ve son yıllarda Batı tıbbında da tedaviye destek amaçlı kullanılmaktadır.
Bitkilerin içerdiği polifenol sayısı ve çeşidinin çok fazla olmasından dolayı ve etki mekanizmasının tam olarak açıklanamaması nedeniyle, tedavi amaçlı kullanımından ziyade koruyucu ve tedaviye destek olarak kullanımı önerilmektedir. Günümüzde çok yaygın olarak bilinen ve kullanılanlar arasında çörek otu, kantaron, adaçayı, nane, kekik ve papatya gibi geleneksel tıbbi bitkiler sayılabilir.
Bilindiği üzere, Covid-19 enfeksiyonu ile etkin mücadele için güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmak büyük önem taşıyor. Antioksidanların temel bileşeni polifenollerdir. İnsan vücudunda sentezlenen doğal antioksidanlar bulunmaktadır. Bunlar, enzimatik ve enzimatik olmayan antioksidanlar olmak üzere iki sınıfa ayrılır. Vücudumuz antioksidan savunma sistemini süperoksit dismutaz, katalaz, glutatyon peroksidaz ve glutatyon S transferaz gibi enzimlerle sağlamaktadır. Enzimatik olmayan ve vücudumuz tarafından üretilen antioksidanlara seratonin, melatonin, koenzim Q10 ve alfa lipoik asit (ALA); diyetle alınanlara ise A, C, E vitaminleri ve bitkisel fenolik bileşikler örnek olarak verilebilir.
Bu antioksidanlar vücutta oksijenin indirgenmesinden oluşan serbest radikalleri ve oksidasyon sonucu oluşmuş olan zararlı bileşikleri uzaklaştırabilirler. Serbest radikaller vücudumuzun antioksidan kapasitesinden daha fazla olduklarında hücrelerimizde oksidatif hasar meydana gelmektedir. İnsanlar yaşlandıkça doğal olarak üretilen antioksidanlarda azalma olur ve vücut daha fazla serbest radikale maruz kalır. Bunun sonucu olarak bedensel ve zihinsel gücümüzde düşme meydana gelir. Vücudumuz kanser, kalp hastalıkları, şeker, damar sertliği ve Alzheimer gibi çeşitli hastalıklara daha yatkın hale gelir. Diğer taraftan, bakteri ve virüslere karşı vücudumuzun savunması zayıflamış olur. Yaş ilerledikçe diyetle alınan antioksidanlardan daha fazla almalıyız ki vücudumuzda bulunan antioksidanlara destek daha fazla olsun.
Antioksidanların serbest radikallere karşı savaşma yetenekleri farklıdır. Antioksidanlar biyoaktif bileşiklerdir ve bu bileşiklerin diyet ile günlük 1 gramının tüketimi C vitaminine göre 10 kat daha fazla antioksidan aktiviteye sahiptir. Bu nedenle polifenoller, yapıları ve çeşitleri bakımından güçlü antioksidan olarak kabul edilmiştir.
Bedenimizi güçlü tutma, hastalıklara karşı kendimizi koruma, serbest radikaller, bakteriler ve virüslerin verebileceği zararları yok etmek, daha kaliteli bir yaşam sürmek için beslenmemizi antioksidan aktivitesi yüksek vitamin, mineral ve bitkisel antioksidanlarla desteklememiz gerekmektedir. Bitkisel antioksidan kaynakları arasında zerdeçal (kurkumin), zencefil (gingerol), üzüm çekirdeği (resveratrol, proantosiyanidinler), enginar (sinarin), nar kabuğu (ellagik asit), karahindiba (kikorik asit, luteolin, kuersetin), ısırgan otu (ursolik asit, kuersetin ), zeytin yaprağı (oleoropein) ve daha birçok bitki sayılabilir. Burada önemli uyarıyı yapmak zorundayız. Bu bitkiler ham halleri ile kullanılabileceği gibi, takviye olarak hazırlanmış sıvı, tablet ve kapsül formları da kullanılabilir. Ancak, doktor kontrolünde ve standardize edilmiş ürünlerin kullanılması hayati öneme sahiptir.
Diğer taraftan, son zamanlarda ülkemizde de üretilmeye başlanan bağışıklık sistemini güçlendiren beta-glukanlar açısından zengin olan reishi mantarı (ganoderma lucidum), antibakteriyel, antiviral ve antikanser etkileri nedeniyle propolis ve yüksek protein içeriğine sahip spirulina takviyelerini de dikkate almamızda faydalar var. Yapılan bilimsel çalışmalar, doğal fenolik bileşiklerin bağışıklığımızı güçlendiren antioksidan özellikleri yanında, virüsleri ve bakterileri yok etme mekanizmalarının da olduğunu göstermektedir.
Daha sonraki yazılarımızda sağlığımızı destekleyen polifenol içeriği yüksek gıda ve gıda takviyelerinden detaylı olarak bahsedeceğiz.
Sağlığımızı ve yaşam kalitemizi korumak için bilinçli beslenme, sağlıklı beslenme ve kaliteli beslenme vazgeçilmezlerimiz arasında olmalıdır.
KAYNAKLAR
- Claudine Manach, Augustin Scalbert, Christine Morand, Christian Rémésy, Liliana Jiménez, The American Journal of Clinical Nutrition, Volume 79, Issue 5, May 2004, Pages 727–747, https://doi.org/10.1093/ajcn/79.5.727.
- Hannah Cory,Simone Passarelli, John Szeto, Martha Tamez and Josiemer Mattei, The Role of Polyphenols in Human Health and Food Systems: A Mini-Review, Front. Nutr., 21 September 2018, https://doi.org/10.3389/fnut.2018.00087.
- Atalay, D. Erge, H.S.(2018).Gıda Takviyeleri ve Sağlık Üzerine Etkileri. Food and Health, 4(2),98-111. DOI: 10.3153/FH18010.
- Önder Aybastıer, Sam Dawbaa, Cevdet Demir, Investigation of antioxidant ability of grape seeds extract to prevent oxidatively induced DNA damage by gas chromatography-tandem mass spectrometry, Journal of Chromatography B, 1072 (2018) 328-335.
- Sforcin, J.M (2007): Propolis and the immune system: a review. In Journal of Ethnopharmacology 113 (1), pp. 1–14.
5 yorum
Harika bir yazı Prof. Dr. Cevdet DEMİR hocama çok teşekkür ederim kendi adıma çok faydalandım Bilgi Paylaştıkca değer kazanır.
Çok teşekkürler Sayın Cevdet Demir. Neden gıda takviyelerini kullanmamız gerektiğini şimdi daha iyi anlıyoruz.
Şahane bir yazı Cevdet Hocam. Gıda takviyelerinin artık günümüzde ne denli önemli olduğu her geçen gün daha da artıyor. Emeklerinize sağlık. Çok teşekkür ederiz.
mükemmel tavsiyeler
herşeyin başı sağlık
sağlık yoksa herşey boş
bir NEFES için…
Sayın CevdetDemir hocamın engin bilgisinden faydalanmak bizlerin ekgıdaları kullanırken bilinçli sağlıklı bireyler olmamızı da sağlıyor ekibinize ve ürünlerin üretiminde emeği geçen herkesten Allah razı olsunn iyiki varsınız sizleri Allah için seviyoruz selamlar saygılar💞🤲🤲🤲🙏🤝👍💐🥇🏆